Aylık arşivler: Kasım 2018

Kelimeler

Kelimeler kayıp mı
Yoksa,
Ben mi bulamıyorum?
Seçemiyorum
Aranızdan.
Aslında
Dilimin ucuna
Gelip gelip
Gidiyorsunuz…
Yoksa bana mı
Öyle geliyor?
Biliyorum
Ordasınız ama.
Olsa olsa
Cesaretiniz kırık!
Mıh gibi
Çakılı kaldınız
Dilimin ucunda.
Karabasan gibi
Bağırıyorum bağırıyorum
Olmuyor işte!
Mıh gibi…
Lütfen lütfen!
Konuşmak istiyorum.
Olmuyor böyle
Olmuyor!
Sustukça
Yüküm çoğalıyor.

Cam Kırıkları

Cam kırıklarının üzerinde yürüdüm bugün çıplak ayak! Belki inanmayacaksınız ama ne bir kesik, ne bir damla kan… kumsalda yürür gibi; yemyeşil çimenlerin içinde, üzerine düşmüş çiğ tanelerinin serinliğini hisseder gibi… cam kırıklarının üzerinde yürüdüm bugün! Saatlerce…yürüdükçe uzayan yollar misali. Anlamadım bile zamanın nasıl geçtiğini! Hiç acımadı canım, hiç! Alnımda biriken ter damlaları güneşin kavurucu sıcağından. Acıdan değil. Çok sıcak! Alevler fışkırıyor bedenimden; sıcak kavuruyor! Ama ayaklarım bana mısın demiyor… memnun onlar halinden. Bir çift ayak… kan yok; acı yok! Neden olsun ki! Cam kırıkları ok gibi saplanmış beynime, yüreğime…çırpınır dururlar acıyla zavallılar. Savrulurlar oraya buraya kulağıma fısıldanan kelimelerle! Ayaklarım acımıyor…ama canım çok acıyor.

Ayrı Yerlerde

Bilinmezliklerde kaybolmak!..düşüncesi bile kötü değil mi? Oysa kimse kaybolmak istemez; kimse “ben nerdeyim” diye sormak istemez! Kimse kalmak istemez arafta. Bedeninin olduğu yerde bulmak ister düşüncelerini; bedeniyle birlikte…bedeni bir yerde, ruhu bir yerde! Birbirinden çok uzakta…kimse istemez ayrı düşsünler. Sanırsınız ki sadece sevdalar ayrı düşer. Hayır, insan kendisinden de ayrı düşer. İstese de istemese de… elinde olmaz ki bazen. Rüzgâr savurur parça parça oraya buraya. Sonrasında toplamak o parçaları, bir araya getirmek yap boz gibi; birleştirmeye çalışmak. Kimi zaman çok kolay, kimi zaman çok zor! Bir araya gelselerde tutunmak bile zor olur bazen. Yine parçalanırlar, yine dökülürler kurumuş yaprak gibi. Kimse kalmak istemez arafta, kimse!..

Minik Güvercinim

İnsanın sırtındaki en büyük yüktür nedenler, niçinler! Cevabı olmayan sorular; o sorulara cevap verecek birinin olmayışı! Kemirir durur içten içe insanı… oysa bir cevap! Çok birşey değil, sadece tek bir cevap! Ne değişecek o cevabı bulunca sanki? Değil işte öyle! Tonlarca yükten kurtulmaktır; rahatlamanın dayanılmaz hafiflidir; iç huzuru bulmak ve en önemlisi kendisiyle barışmasıdır insanın. Neşeli şarkılara geçiştir. Koca bir gülümsenin yerleşmesidir yüze. Düşünsenize, yıllarca evirip çevirdiğiniz; üzerine bin bir senaryo yazdığınız cevabın aslında tek bir cümlede saklı olduğunu  öğrenmek ve o cümle ile prangalardan, esaretten kurtulmak; özgürlüğe kanat çırpmak…bir anda bitirivermek herşey! “Bu muymuş; bu kadar mı yani?” dedirtmek insana. Ve bu hazla salıvermek yıllarca kafeste tuttuğu minik güvercinini özgürlüğüne…
Güle güle minik güvercinim… benden selam söyle gittiğin yerlere. Bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını da!

 

screenshot_20181104-025234_google8115810512170543484.jpg

 

 

Neydi

“Sevgi neydi”… meşhur filmin meşhur repliği…

Sevgi mi aşk mı?

Aşk… Duyguların en yücesi, en güzeli, en büyüğü…enlerin toplamı! Aşk acıdan, hayal kırıklığından başka hiçbirşey değil oysa! Enlerin toplamı… en büyük acıların, en büyük hayal kırıklıklarının, en büyük umutsuzlukların adı “Aşk!”

Sevgi neydi sahi?

Sevgi emekti; sevgi sıcaklıktı; güvendi; korkusuzca sırtını dayayacağını bilmekti; yanındayım demekti iyi günde kötü günde; sığınacak limandı…

Aşk mı? Aşk, bitmeyen şarkının adıydı…

Sevgi mi, aşk mı?

 

20181101_2244012695744806091064417.jpg