Aylık arşivler: Haziran 2021

KEŞKE

Bir varmış, bir yokmuş…diye başlar masallar ve sonu gökten düşen üç elmayla mutlu sona bağlanır. Hayatta keşke, (keşkeler olmasa) gökten düşen üç elma gibi olsa! Ama mümkün değil elbette. Doğanın tabiatına aykırı bir kere… ‘Hayat bayram olsa’ şarkısı gibi, dileklerde bulunabiliyoruz sadece. Geriye kalanın bir kısmını kendi elimizde olduğu, oldurduğumuz kadarı ile yaşıyoruz. Olduramadığımız yerlerde tıkanıp, kalıyoruz! Dedim ya; “doğanın tabiatına aykırı!” Hayatı mucizelerle doldurmamız mümkün değil. Keşkeler olmasa dediğimiz yerde, “keşke,” diyoruz işte. Öyle bir an geliyor ki, mucize beklediğimiz yerde kabus yaşıyor olabiliyoruz! Kabus dediysem, eften püften şeyler için değil! Ufacık olumsuzlukları dert etmek değil kastım! Değiştirmek için çok şeyden vazgeçip; sonunu değiştiremeyeceğimiz, geri dönüşü olmayan, çıkmaz sokaklarda kalmak!.. ifade edebildim mi, bilmiyorum! Hayat ipliğine bağlı bir hayat yaşıyoruz. Varlığımız ile yokluğumuz an meselesi olan!.. yarına bırakmayın derim hiçbir şeyi! Anı yaşayın, anı yaşatın! Yarın, kimseye garanti vermiyor. Keşke!…

Dünya mı yalan insanlar mı?

Ah yalan dünya der dururuz. Dilimize pelesenk olmuş bir kere! Anladık, gelip geçiciyiz şu dünyada ama yalan olan dünya değil. Zaten gelip geçici olduğumuzu söylüyor bize! Ah insanlar ah! Gizledikleriyle, sakladıklarıyla; gerçek yüzünü göstermeyen insanlar. Asıl yalancı olan onlar…Nasıl ki, gece bitip şafak sökünce, gecenin koynundaki pislikler ortalığa saçılıyorsa, menfaati biten insanında içindeki salyalar, parazitler de öyle dökülüyor dışarıya. Dünyanın günahını almayın! 

Kelimelerin Dili

Türkçemize hep haksızlık yapıldığını düşünmüşümdür! Neden mi? Yok efendim kelime hazinemiz çok fakirmiş; bir İngilizce, Almanca çok daha fazla kelime hazinesine sahipmiş falan filan. Bunları söyleyenler kelimelerin aktif, pasif olma karakterlerini değerlendiyorlar mı? Yabancı dillerde bir kelime ile kaç ayrı ifade kullanılabiliyor, değerlendiriyorlar mi? Biz değil miyiz, “Türkçe için lastik gibi nereye çeksen gidiyor,” diyen! O zaman Türkçemize haksızlık etmiş olmuyor muyuz? Alın size ‘ÇAY’… bir yandan akar, bir yandan nerdeyse 5 vakit vazgeçemediğimiz; kiminin şekerli, kiminin şekersiz içtiği tavşan kanı içeceğimiz olur. Alın size ‘EL’… 5 parmak mı, yabancı mı? Nereye koyarsak ona göre değişir anlamı. Sahi, ”KOY’, deyince, küçük körfez olur; ya da tavşan çayı koyuver olur! “Vay, koçum benim,” deriz övgüyle birine; KOÇ olduğu için mi? Tabii ki hayır! Ama, övgü sözcüğü olarak yerleşmiş bir kere dilimize. Kızdık mı birine, öküzü yapıştırıveririz! ‘ÖKÜZ’…zavallı hayvan, en çok okkanın altına gidenlerden biri ÖKÜZ! Senin payına düşen buymuş! Yapacak birşey yok ÖKÜZCÜM.
Daha çok örnek var. Ama, gördüğünüz gibi dilimiz hiç de fukara değil. Evir çevir kullan. Lütfen haksızlık edilmesin Türkçemize.