Kırmızı şemsiyemin altında sözde yağmurdan korunarak, yüzüme çarpan damlalara aldırış etmeden, bazen birilerine çarparak ilerlemeye çalıştığım ıslak caddede ıslak gözlerle etrafıma bakınırken, “ne çok insan var, birbirinden habersiz…birbirlerinin dertlerinden, sevinçlerinden bi haber!” diye aklımdan geçirmeden edemedim. Bir yanda yanyana, kahkalar atarak geçen çiftler; bir yanda yüzünde hafif bir tebessümle yalnız başına aheste yürüyen insanlar… Kimisi asmış suratını, sanırsın dünyayla kavgalı; tepe tepe attığı adımlarla kavgalı… Bildiğimden mi? Yoo, sadece suratların dışa vurumlarından içimden, kendimce yaptığım yorumlar. “Acaba,” diyorum! “Onlar ne düşünüyor, akıllarından neler geçiriyorlar benim ıslak gözlerime baktıkça!” Kim bilir, belki de yüzüme çarpan yağmur damlaları sanıyorlardır! Nerden bilecekler içimde kopan fırtınaları! Bir aşağı, bir yukarı savruluşlarımı! Başkası olsa nasılda teselli ederdim şimdi! “Herkesin hayatında iniş-çıkışlar vardır… Bunu da atlatacaksın… Zaman herşeyin ilacı.” Beylik sözleri sıralardım ardı ardına! Ama iş insanın kendisini teselliye gelince o kadar da kolay olmuyor… İyisi mi ben biraz daha, kırmızı şemsiyemin altında ıslak caddeleri arşınlamaya devam edeyim; arada bir silmekten kızaran burnumu çekerek!..