Kategori arşivi: GÜNLÜK YAZILARIM

Arap Saçı

Ne zordur bazen anlamak insanları;ne kadar karmaşıklardır bazen… Çöz çözebilirsen; çık işin içinden çıkabilirsen… Sanki arap saçına dönmüş bir ip yumağı gibi!.. Uğraş dur… Bilmem ki niye zorlaştırırlar şu kısacık hayatı?.. Herkes birbirini sevmek zorunda değil elbet ama az biraz hoşgörü, biraz saygı… Çok mu zor?.. Hiç değil bana göre. Bırakın kim ne istiyorsa; nasıl istiyorsa öyle yaşasın… Çemberi daraltmayın, sık boğaz etmeyin… Kimse kimsenin hayatına müdahele etme hakkına sahip değil. Seviyorsanız gösterin; yok sizin için sıradan biriyse etrafınızdaki kişi saygı duyun ve bunu da belli edin. İnanın bir şey kaybetmezsiniz! Sadece hayatı daha kolay yaşanır kılarsınız… Öncelikle kendiniz; sonra da etrafındakiler için.

Adı Çok mu Önemli?

Aşk; tek heceli en coşkulu kelime… Bulutların üzerinde gezdiren; olmadı birden yere çakılıp nerden geldiğini şaşırtan; kimine göre sadece karşı cinse duyulan; kimine göre var olan; kimine göre sadece adından ibaret bir duygu karmaşası… Var mı, yok mu?! Aşk mı, sevgi mi?! Adı her neyse ne… Kalbimin bir köşesinde yer buluyorsa; yerleşiyorsa hiç çıkmamacasına ben ona aşk derim… Ben ona sevgi derim… Acısı dokunur yüreğime; sel olur gözlerimden boşalır… Ya sevinci; yürek var ya! O da orda yerini hazırlar… Öyle bir atar ki yürek, sanırsın yerinden çıkacak… Bastırırsın elinle dindirmek için hızını… Bırak atsın küt küt! Boşuna mı bu hız!!! Belli ki mutlu… Kesme hızını! Mutluluk bu, kolay mı bulmak her daim! Hep bir bahane buluruz yürek darlığına da, mutluluğa hele biraz dur şurda, bekle bakalım azıcık der; geçit vermeyiz. Oysa ötelesek ya diğerini; ona bekle desek, şu kısacık hayat daha bir güzel, daha bir yaşanır olmaz mı?! Olur elbet, olur ama ben bugün göz yaşlarıma izin vereceğim… Aksınlar doya doya! Aksınlar da hafifletsinler yüreğimi bugün! Belki birkaç gün! Biraz izin… Ben bugün aşkımı uğurladım! Canımın yarısına güle güle dedim… Ama iki güne biliyorum yine gülerek konuşacağım onunla telefonda… Çok özleyeceğim; yazmıyor diye yine kızacağım, söyleneceğim… Olsun, hepsi sesini duyana kadar…
Güle güle annem; güle güle ilk göz ağrım… Ben seni çok seviyorum.

Yaş 50

Ne tuhaf değil mi; yaş 50 olmuş ve ben bu yaşa gelene kadar, hata yapmamak için ne çok çaba sarf etmişim. Evet, keşkelerim olmadı; olmadı derken yanlışlarım olmadı anlamında değil tabii ki. Ama olmaması için kendimden ne çok ödün vermişim. Hele de: aman kimse üzülmesin, aman kimse kırılmasın. Önce başkaları…Sanki başkaları kendinden önce gelince hayatın dört dörtlük olacak. Oysa dört dörtlük olan ne var ki şu hayatta! Şimdi düşündüğüm zaman, yine keşkelerim olmasaydı; olmasaydı da yanlışlarım, hatalarım daha çok olsaydı. Önce başkaları değil, ben diyebilseydim, belki yine üzülürdüm, ağlardım fakat enerjimi hata yapmamak için harcamazdım. Yaptığım her ne olursa olsun, bir o kadar tecrübe derdim. Bir o kadar daha mutlu olurdum.

Onun içindir ki; siz siz olun hata yapmaktan çekinmeyin. Hani çocuklar yabancı dil öğrenirken konuşmaya utanırlar. Yanlış telaffuz kullanacağız ve sınıftakiler bana gülecek diye korkarlar. Oysa, bilseler o yanlışlar yapılmadan o dil öğrenilemeyecek. Tıpkı bunun gibi, hayatta da hatalar, yanlışlar yapılacak ki doğruyu, yanlışı ayırt edebilelim. Çocuklarımızı daha bilinçli ebeveynler olarak yetiştirelim. Bırakalım çamura bulansınlar; elleri, yüzleri kir, pas içinde eve gelsinler. Pislikler nasılsa temizlenirler ama çocuklarımız kendine güvenen, özgür birey olarak yetişir ve hayatta çok daha başarılı olurlar.

Bugün bayram ama nedense içimden oturup bunları satırlara dökmek geldi… Mutlu bayramlar herkese…14b0788fd8dc6ab5c277c40d571285e5

Sonbahar

Hüznün mevsimi sonbahar; neden hüzünle eş değerdir ismin? Neden neşe , sevinç seninle anılmaz da, hep hüzün gelir akla? Sararan yapraklar mı sence sebep buna, yoksa göz yaşları gibi yağan yağmurla mı? Ya da terk edilmişlikler mi yaşanır her sonbaharda? Tıpkı şarkıda söylediği gibi: her sonbahar gelişinde, sarı sarı yapraklarda, kuru dallar arasında, sen gelirsin aklıma… Oysa insan birini sevdiyse niye yalnızca sonbaharda hatırlasın ki… haksızlık değil de nedir bu bence sana? Sen de tıpkı diğer mevsimler gibi sıran geldiği zaman gelip, geçmiyor musun? Kendine biçilmiş zamanı, yine kendine nasıl biçildiyse tamamlamıyor musun? Söylesene; ben mi istedim yaprakların sararmasını; ben mi istedim yağmurların göz yaşları gibi sel olup akmasını, desene… haykırsana. Neden isyan etmezsin; neden sessizlik kaplar her yanını?

Anlatsana kendini; söylesene yaprakların, sarının bin bir tonuna büründüğünü…. güneşin renginin de altın sarısı olduğunu; kuruyup, dökülen yaprakların çıkardığı hışırtıların ahengini. Yağan yağmurların sadece göz yaşı olmadığını, yağmur altında sevgililerin ıslanmamak için şemsiye altında birbirlerine sımsıkı sarıldıklarını. Sularının biriktiği çukurlarda, yiyecekleri bütün zılgıtlara rağmen çocukların neşeyle zıpladığını… Evet ben sonbaharım; ben de sevinçlere, aşklara, hayallere tanıklık ediyorum desene.

VEFA

Vefa nedir bilir misin? Bilmek ister misin?
Kötü günlerin kadim dostu olmaktır vefa; iyi günlerin gülen yüzü. Şu ve ya bu nedenle araya girmiş kırgınlıkları bile elinin tersiyle itip, geçmişte yaşanan günlerin hatırıdır vefa. İşte arkamda diyebilecek kadar güvenmektir vefa; ondan önce koşabilmektir. Yüzüne baktığın zaman, arkanı dönmek değil, “neyin var” diyebilmektir vefa .Arkanda bırakıp gitsen de, yıllar sonra geriye dönüp baktığında, arkadaşım dediğin insanı aynı yerde görebilmektir vefa.
Belki adını çok kolay telaffuz etsekte, kısaca her babayiğidin harcı değildir VEFA.

İPLER SİZİN ELİNİZDE

Bazı günler vardır, sebebini bilmediğimiz şeyler bile mutsuz etmeye yeter bizi. Belki o gün ki ruh halimizdir bizi mutsuz kılan, belki de incir çekirdeğini doldurmayacak bir sözdür. Ya da gerçekten etrafımız bizi mutsuz etmek için çaba gösteren insanlar tarafından kuşatılmıştır. Yani o gün mutsuz yaşanacaksa, yaşanacaktır… demeyin ve silkinin. Unutmayın İpler sizin elinizde.

Ama öyle günler de vardır ki her anınız dolu doludur; mutsuz olmanızı gerektirecek hiç bir neden yoktur. Yüzünüzden gülümsemeniz eksik olmaz… Kendiniz mutlu olduğunuz gibi etrafınıza da o ışığı yansıtıyorsunuzdur. Ama öyle bir şey olur ki, sizi alaşağı eder. Sanki mutluluğunuzu kıskananlar sizi böyle görmeye tahammül edemezler ve sizi aşağı çekmek için ellerinden geleni yaparlar. Olabildiğince uzak durun bu insanlardan. Etrafınızda yapıcı, olumlu insanlara yer açın.

Bu yazıyı yazmak nerden mi aklıma geldi??? Bugün okuduğum bir yazı bana bunları yazdırdı. Hayatta öyle acılar yaşayan insanla var ki, biz yaşadıklarımızın kıymetini bilmiyoruz. Elbette hayatta inişler, çıkışlar da olacaktır ama bizlerde biraz kontolü ele almayı bilmeliyiz. Ve şükretmesini bilmeliyiz.

Hangi ruh halinde olursanız olun, bilin ki ipler sizin elinizde. Ne kimsenin sizi aşağı çekmesine izin verin; ne de hayata küsüp mutsuz olmaya. İyisiyle, kötüsüyle hayat yaşamaya değer ve çok kısa. Mutluluklar sizinle olsun.

Acının Tam Ortasında

Bazı zamanlar vardır, insanın içi acır ama ne acır. İşte öyle günlerden geçiyoruz. İçim gerçekten çok acıyor. Gencecik fidanlar, gencecik canlar hangi pazarlıkların kurbanı oldular. Bu pazarlıkları yapanlar hiç mi vicdan muhasebesi yapmıyor???
Neden bu yaşananlar hep bizim topraklarımızda, neden hep kullanılan bizleriz???
Suruç’ta yaşananlara ayrı yanar yürek, Adıyaman’da şehit düşen Mehmetçiğime ayrı.
Artık bu topraklarada huzur, barış gelsin. İnsanlar ölmesin artık. Çok şey mi istiyorum???