Kelimeler

Söyleyecek
Çok sözüm var sana…
Kelimeler kaçmasa
Oraya buraya…
Kelebek kovalayan
Küçük kız gibi;
Ah, bir yakalasam!..
Kimi serzenişte;
Kimi isyanda…
Savaş,fırtına, öfke…
Hepsi birlikte!..
Ama nafile!
Öyle derindeler ki;
Getirmek imkansız dile!

 

20200504_172531

 

 

Hayallerin Ötesinde

Bir güvercin kanadında, baksam sana gökyüzünün maviliklerinden
Süzülürken bir aşagı, bir yukarı kaybolsam güzelliklerinde
Selam yollasam tüm aşıklara kız kulesinin üstünde
Hazerfen’e selam desem, caka satsam Galata’dan geçerken
İstiklal’in o muhteşem cümbüşüne ortak olsam yükseklerden
Sultanahmet meydanı çok mu farklı İstiklal senden
Bir oraya, bir buraya; nereye istersem oraya
Özgürce, bağıra çağıra şarkılar söylesem
Bir güvercin kanadında çıkarsam özgürlüğün tadını
Götür beni istediğim yere güvercinim desem
Alsam soluğu hasretini çektiklerimin yanında
Seyretsem doya doya, özlemimi giderene kadar
Çok mu imkansız sizce dökülenler bu satırlara
Hiçte bir kere, sınır var mı hayal kurmakta!!!

Seviyor Sevmiyor

Belki çocukluğumun bir parçasıydı!.. “Çiçek dalında güzeldiri” bilmiyordum o yaşlarda. Baharın coşkusuyla kaplamaya başladıklarında toprak anayı, büyümelerini beklerdim sabırsızlıkla. Bir demet toplayıp sevgimi göstermenin sembolüydü benim için. Dedim ya, bilmiyordum o yaşlarda doğanın süsünün çiçekler olduğunu! Biraz daha büyüyüp, içimin kıpırdanmaya başladığı yaşlarımda, “seviyor sevmiyor” diye yolmaya başladım sözde o çok sevdiğim papatyaları. Aslında canlarını yakmak değildi niyetim! Yandığını da düşünmüyordum zaten! Hepi topu çok sevdiğim papatyaydı benim için onlar. Kalan son yaprağın “seviyor” demesi daha önemliydi. Hadi birini yoldun olmadı… ille “seviyor” diyene kadar yolunacak o canım çok sevdiğim papatyalar. Ne zaman ki büyüdüm, çiçeklerin dalında güzel olduğunu gerçekten anladım, o gün bugündür koparmadım bir daha çok sevdiğim papatyaları. Seyrettim doya doya, hayranlıkla. Ama bahar gelince insanlar mutlu olur, sanki yeniden uyanırlar ya tabiat anayla, benim bir yanım hüzünlü kalır. Artık o çok sevdiğim papatya tarlalarının yerini taş binalar almış; onların arasında tek tük kendilerine yer bulmaya çalıştıklarını görmeye gönlüm razı gelmez olmuş! Papatya, en sevdiğim çiçek…

Modernize Dantel

Dantel modası geri geldi. Bu parçayı yapmak sadece bir günümü, hatta birkaç saatimi aldı diyebilirim. Nasıl mı? Sandıkta yatan dantellerimi çıkardım ve bu şekilde birleştirdim ve zevkle kullanmaya başladım… Sizde kullanmadığınız dantellerinizi bu şekilde ya da kumaşlarla birleştirerek değerlendirebilirsiniz.

Çocuk

Gel otur yamacıma çocuk. Birlikte sallayalım ayaklarımızı denize. Sen balıklara ekmek at; ben martılara. Kimin kısmetinde ne varsa, yesinler kapışa kapışa. Salladık bir kere yan yana ayaklarımızı denize; şarkı bile söyleriz birlikte… sallana sallana bir o yana bir bu yana. İyi de şarkı da bilmemki hiç. Sen öğretirsin bana çocuk. Ben eşlik ederim sana. Çok mu çocukça acaba? Olsun, herşey güzeldir çocukça olan! Masumiyetin adı çocuk, sevginin adı çocuk… Dünya seninle güzel çocuk.

Minik Martım

Telâş için de koşturuyordum ona rastladığım zaman! O’ysa, bir duvar dibinde sessiz, sakin, öylece oturuyordu orada. Kömür karası gözlerine takıldı gözlerim. Mahzun, ürkek, korku dolu gözler… acelem de vardı aslında! Bir iki adım yürüdüm; durdum ve o kara gözlere baktım yeniden. Etraftan insanlar geçip gidiyordu ama kimsenin çekim alanına girmemişti o ürkek gözler! Gidemedim bırakıp. Elimde alışveriş poşetleri, birlikte girdik evden içeri. 4 gün, 5 gün el ele diz dize oturduk. Çok inatçıydı ama! Ağzına lokma koymuyordu! Aç, susuz… nasıl yaşanır öyle! Hayata küsmekti galiba bunun adı! Neşeli şarkılar bile yetmedi onu güldürmeye. Küsmüştü işte hayata! Çok küçüktü daha, minicik… annesinden ayrı düşmüş, kimsesiz kara gözlü bir yavruydu o. Kim bilir nasıl ayrı düştü annesinden, bilmiyorum! Ama annesinin sıcaklığını aradığını biliyordum. Üzgün, mahzun minik martı yavrusu… çok uğraştım gitmesin diye! Ve bugün çok inanmıştım denizlerde annesini bulacağına! Taaa ki akşam olana kadar. Kucağımdaki kafa bir o yana, bir bu yana düşmeye başladı. “Gitme,” diye haykırdım, “gitme!” Annen bekliyor seni! Şimdi bir veteriner kliniğinde yaşam mücadelesi veriyor. Her gün sokaklarda yüzlerce hayvan ölüyor, biliyorum. Ama dokunduğun canlı!.. Çok başka bir duygu! Dua ediyorum onun için. “Annen seni arıyor bir yerlerde,” diyorum. Sakın gitme, lütfen. Gidersen annen çok üzülecek. Annemin gittiği gün ben de çok üzülmüştüm. Bilirim gitmenin ne demek olduğunu! Gitme lütfen! Maviliklere uçacaksınız daha birlikte.

20 gün dayanabildi martı kuşum… 20.günün sonunda annesine kavuşamadan maviliklere uçtu!

Severim Güzeli, Güzel Olanı…

Kendisini bilen insanı severim, saygı duyarım! Kendisi olan insanı yine severim! İnsanın açık sözlü olanını severim; derken dangur dungur, densiz olanını değil elbette! Dolu dolu gülebilen insanı çok mu çok severim! “Kim ne düşünür, ne der,” kaygısı olmadan gülebileni; gülen insan mutlu insandır! Başkalarının hayatlarını merak etmeyen insanları… severim! Korkmayın o insanlardan! Açık aramazlar, ortaya dökmezler! Kusurlarıyla severim insanlari; kusursuz insan mı var? Kadın, erkek fark etmez; dedim ya insanı severim. Sevdim mi tam severim…

Özür Dilerim

Özür dilerim ruhum sana ettiğim eziyetler; seni gereksiz sebeplerle yorduğum için! Özür dilerim seni savunmasız bırakıp; hoyratca ezmelerine izin verdigim için! Özur dilerim seni engin denizlerde, bir şişenin içine hapsettiğim; seyrederken gökyüzünü uzanmış çimenlerin üzerinde özgür bırakmadığım için! Özür dilerim ruhum seni olanca gücümle büyütüp, salıncaklardan kopardığım için! Ne dersin, cok mu geç kaldım artık seni salıvermek için?

Saklı Kentin Işıkları

Saklı kentler gibidir yürekler… herkes birşeyler sığdırır o narin sırça köşklerin içine! Uzandikca zamanın gerisine yolculuk, ya bir tebessüm gelir konar dudakların kenarına; ya kenetlenir dudaklar mühür vurmuşçasına. Bir damla parçası belki çöreklenip kalmıştır kıyıda köşede. Bir esinti, bırakırıverir belki bir şarkıyı kulaklara; belki de getiriverir bir kokuyu buram buram hasretlik kokan. Kimbilir neler neler… Saklı kentler gibidir yürekler!.. dalıp gider uzaklara bazen gözler; belki bir zaman gelir çıkırıverir gün yüzüne saklı kentin ışıkları!